Seçim hesapları hiç kuşkusuz basit toplama çıkarma işleminin ötesinde toplumsal dinamikleri de hesaba katmayı gerektiriyor fakat Kolombiya gibi kutuplaşmanın çok yüksek olduğu ve sağın önemli bir kısmının Soğuk Savaş döneminden kalma bir antikomünizmi benimsediği bir ülkede aşırı sağ adayları destekleyen vatandaşların üç hafta içerisinde sol bir adayı desteklemelerini beklemek pek gerçekçi değil.
SERHAT TUTKAL
Başlığı okuyunca “nasıl olur” diyerek şaşırmış olabilirsiniz, ben de Türkiye medyasında Kolombiya başkanlık seçimi ilk tur sonuçlarını Petro’nun “büyük zaferi” ilan eden, seçimin ikinci turunu sol aday Petro’nun büyük farkla kazanmasının beklendiğini iddia eden yazıları okudum. Ne yazık ki bu yazılar gerçeği yansıtmıyor, seçimin ilk turundan çıkan sonuç solun beklediğinden farklı oldu. Gustavo Petro’nun ikinci turda seçimi kazanması hiç kuşkusuz imkansız değil fakat ne yazık ki hiç kolay da değil. Yazının devamında bunun sebeplerini kısaca açıklayacağım.
29 Mayıs başkanlık seçimi sonuçları
Kesin olmayan sonuçlara göre başkan adayı Gustavo Petro ve yardımcısı Francia Márquez oyların yüzde 40,32’sini aldılar. Ben de cuma günü yayınlanan yazımda Petro’nun ilk turda yüzde 40’ın üstünde oy almasının beklendiğini belirtmiştim. Petro, 2018 başkanlık seçimlerinin ilk turunda yüzde 25,08 oranında oy almış fakat ikinci turda oy oranını yüzde 41,77’ye yükseltmişti. 2018’de merkez sol Yeşiller Partisi’nin de desteklediği liberal aday Sergio Fajardo ilk turda yüzde 23,78 oranında oy almış, bu seçmen grubunun büyük çoğunluğu ikinci turda Petro’yu desteklemişti. Bu yıl da başkan adayı olan Fajardo, bu kez yüzde 4,2 oranında oy aldı. 2018 seçimlerinin ilk turunda Fajardo’yu tercih eden seçmenin önemli bir kısmının bu seçimde Petro’ya oy vermesi zaten bekleniyordu.
Sol, ikinci tura Petro’nun rakibi olarak eski Medellin belediye başkanı Federico Gutiérrez’in kalmasını bekliyordu. Kolombiya’nın en büyük 6 sağ partisinin, mevcut iktidarın ve aşırı sağcı eski başkan Álvaro Uribe’nin desteklediği bu adayın seçilmesi Kolombiya’da mevcut iktidarın farklı bir ismin başkanlığı altında benzer biçimde devam etmesi anlamına gelecekti. İnsan hakları ihlalleriyle, paramilitarizmle ve uyuşturucu ticaretinin güçlenmesiyle anılan Uribe yönetimi Kolombiya’da çoğu insan tarafından çok olumsuz anılıyor. Sağ seçmenin bir kısmının da ikinci turda Uribe’nin desteklediği aday yerine umut vaat eden, halkçı Gustavo Petro’ya oy vermelerinde şaşırtıcı bir durum olmayacaktı. Nasıl Peru’da başkanlık seçimlerinin ikinci turunda eski diktatör Alberto Fujimori’nin kızı aşırı sağcı Keiko Fujimori karşısında birçok merkez seçmen solcu Pedro Castillo’ya yöneldiyse, nasıl Şili’de başkanlık seçimlerinin ikinci turunda faşist José Antonio Kast karşısında birçok merkez seçmen Gabriel Boric’e oy verdiyse, Kolombiya’da da aşırı sağcı Gutiérrez karşısında birçok merkez seçmen Gustavo Petro’ya oy verecekti. Gutiérrez’in ikinci tura kalması bekleniyordu zira başkan yardımcısı adayı olarak uzun süre Yeşiller Partisi’nde siyaset yapmış Rodrigo Lara Sánchez’i seçmişti. 1984 yılında Pablo Escobar’ın adamlarının öldürdüğü liberal adalet bakanı Rodrigo Lara Bonilla’nın oğlu olan Lara Sánchez liberal seçmene hitap eden bir adaydı. Liberal-muhafazakâr ittifakını kurmuş olan Federico Gutiérrez’in ikinci tura kalmasında şaşırtıcı bir yön olmayacaktı. Ben de cuma günü yazdığım yazıda her ne kadar bağımsız sağ aday Rodolfo Hernández’in yüzde 20’nin üzerinde oy almasını beklesem de ikinci tura Gutiérrez’in kalacağını düşündüğümü yazmıştım. Sonuçlar bu yönde olmadı, Gutiérrez yüzde 23,91 oranında oy alarak üçüncü sırada kaldı. İkinci tura kalan aday oyların yüzde 28,15’ini alan Rodolfo Hernández oldu.
Rodolfo Hernández, 2015 yerel seçiminde bağımsız aday olarak Bucaramanga belediye başkanı olmuştu. Zengin bir iş adamı. Seçime kendi kurduğu Yolsuzluk Karşıtı Yöneticiler Ligi’nin adayı olarak giriyor. Başkan yardımcısı adayı Marelen Castillo Torres özel bir üniversitede rektör yardımcısı olan bir endüstri mühendisliği hocası, bugüne dek herhangi bir siyasal oluşuma katılmamıştı. Hernández, tam bir sağcı aday fakat kayda değer oyu olan hiçbir siyasi parti tarafından desteklenmiyor. Hiçbir önemli siyasi parti tarafından desteklenmediği halde neredeyse bütün sağ partilerin desteklediği Gutiérrez’den fazla oy almış olması Kolombiya’da sağ partilerin seçmen üzerindeki etkisini önemli ölçüde kaybettiğini gösteriyor. Hernández için Kolombiya’nın Trump’ı benzeri yorumlar yapılıyor. Bu yorumlar ikisinin de zengin iş insanları olmasından ve kamuoyuna açık alanlarda kaba hareketlere ve söylemlere başvurmaktan kaçınmamalarından kaynaklanıyor. Hernández, belediye başkanlığı döneminde bir belediye meclis üyesine tokat atmış bir siyasetçi. Dahası, 2016’da bir kanalda “büyük bir Alman düşünür” olarak nitelediği Adolf Hitler’e hayranlığını açıklamış, sonrasında tepkiler üzerine Albert Einstein’ı kastettiğini fakat isimleri karıştırdığını söylemişti. Belediye başkanlığı döneminde kadınlara yönelik cinsiyetçi söyemiyle de ara ara gündeme gelmişti. Son başkanlık tartışmasına katılmak yerine ayrı bir yerde basından gelen soruları bir yandan mango yiyerek ve alışılmadık bir üslupla yanıtlamayı tercih eden bir siyasetçi. Hernández, kendini mevcut siyasal elitin dışında göstermeye çalışan, sistem karşıtı olduğunu iddia eden bir aday. Her ne kadar sistemin içinde olmayan, siyasal elite karşı bir insanın Kolombiya gibi bir ülkede bu kadar zengin bir iş insanı olması imkansız olsa da özellikle merkez seçmeni söylemine ikna etmekte başarılı olmuş görünüyor. Her ne kadar aslında aşırı sağcı olsa da, solcu olmayan seçmen nezdinde kendini geleneksel sağ partilerden farklı bir yerde konumlandırmayı başarması Hernández’in ikinci tura kalmasını sağladı. Venezuela’yla diplomatik ilişki kurabileceğini ve Nikaragua hükümetiyle görüşmeye hazır olduğunu söyleyen Hernández bu türden vaatleriyle kendini geleneksel aşırı sağdan ayrıştırmayı hedefliyordu, bunda büyük ölçüde başarılı da oldu.
Geçen seçim yüzde 23’ün üstünde oy alan eski Medellin belediye başkanı ve eski Antioquia valisi Sergio Fajardo ve başkan yardımcısı adayı eski Chocó valisi ve eski çevre ve sürdürülebilir kalkınma bakanı Luis Gilberto Murillo yalnızca yüzde 4,2 oranında oy alabildiler. Köktendinci Evanjelik aday John Milton Rodríguez yüzde 1,29 oranında oy alırken diğer aşırı sağcı aday Enrique Gómez Martínez yüzde 0,23 oranında oy alabildi. Seçimden çekildikleri halde bunu zamanında duyurmadıkları için pusuladan çıkarılmayan Ingrid Betancourt ve Luis Pérez toplamda yüzde 0,12 oranında oy alırken sandıktan yüzde 1,71 oranında beyaz oy çıktı.
İkinci tur ihtimalleri
Seçimin ikinci turu üç hafta sonra yapılacak ama Gutiérrez şimdiden Hernández’e destek açıklaması yaptı. 29 Mayıs’ta Gutiérrez’e oy veren aşırı sağcı seçmenin üç hafta içinde oyunu Petro’ya vermesi pek mümkün görünmüyor, Petro’nun karşısındaki herhangi bir adaya oy vereceklerdir. Yüzde 1 oranını geçerek beklenenden yüksek oy alan köktendinci John Milton’un seçmenleri için de aynı durum geçerli. Seçim hesapları hiç kuşkusuz basit toplama çıkarma işleminin ötesinde toplumsal dinamikleri de hesaba katmayı gerektiriyor fakat Kolombiya gibi kutuplaşmanın çok yüksek olduğu ve sağın önemli bir kısmının Soğuk Savaş döneminden kalma bir antikomünizmi benimsediği bir ülkede aşırı sağ adayları destekleyen vatandaşların üç hafta içerisinde sol bir adayı desteklemelerini beklemek pek gerçekçi değil.
Bu durumda Petro’nun seçimin ikinci turunu kazanabilmek için yapabileceği iki şeyin olduğu görülüyor. Birincisi ilk turda Hernández’e oy veren seçmenin bir kısmını ikinci turda Hernández karşısında kendisine oy vermeye ikna etmek. İkincisiyse yüzde 52 civarında olan seçime katılma oranını yükselterek ilk turda oy kullanmayan (veya kırsal bölgelerde seçim güvenliğinin olmaması nedeniyle kullanamayan) vatandaşları sandığa götürebilmek. Mart ayında yapılan yasama organı seçimlerine katılımın yüzde 47,43 olduğu düşünüldüğünde başkanlık seçimine katılım oranının Kolombiya için zaten yüksek sayılabileceğini ve bunun en fazla yüzde 2-3 civarında artırılabileceğini düşündüğümden bu şekilde dengenin Petro lehine çevrilmesini güç buluyorum. Üç hafta içerisinde Hernández seçmeninden Petro’ya kalabalık bir geçişin de ancak Hernández’in hatalı çıkışlarından ve tepki çekecek söylemlerinden kaynaklanabileceğini düşünüyorum. Petro’nun seçimi kazanması mümkün olmakla beraber şu aşamada seçimin favorisinin Petro değil Hernández olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Bitirirken
Seçimi Petro’nun kazanma ihtimali hala mevcut fakat ilk turun sonuçlarının Kolombiya solu için olumlu olmadığını söylemek mümkün. Bu, Petro’nun başarısız olduğu anlamına gelmiyor, yıllardır izlediği siyasetle şimdiden çok zor pek çok şeyi başarmış bir siyasetçi Petro. Tarihi boyunca hiç sol başkan seçmemiş bir ülkede sol bir programla ilk turda yüzde 40’ın üzerinde oy alabilmesi Kolombiya solunun önderliğinde gerçekleştirilen toplumsal değişimi gösteriyor. Daha 2018 yasama organı seçimlerinde ilk 5 partinin sağcı olduğu, en yüksek oy alan sol partinin liberallerin de desteğiyle yüzde 8,6 oranında oy almayı başararak seçimi altıncı sırada tamamlayan Yeşiller olduğu bir ülke Kolombiya. Bugün Petro’nun ittifakı olan Tarihi Anlaşma’nın (Pacto Histórico) bileşenleri 2018 yılında seçimle Senato’da 8 sandalye alabilmişken, ittifak bu seçimde 20 senatör çıkardı. ABD’nin Latin Amerika’daki kalesi konumunda olan, 1985-2012 yılları arasında 1982 katliamının gerçekleştiği, iç savaş nedeniyle yaklaşık 9 milyon insanın zorunlu göçe maruz kaldığı, yalnızca 2021 yılında 171 toplumsal liderin öldürüldüğü, paramilitarizmin ve neoliberalizmin korkunç boyutlara ulaştığı bir ülkede düzeni değiştirmek hiç kolay değil. Petro seçimi kazanırsa da kolay olmayacak. Kolombiya’da sol büyük bir mücadele örgütlüyor, ezilenlerin direnişi her geçen yıl daha da büyüyor. Kolombiya solu seçim odaklı bir siyaset izlemiyor fakat buna rağmen her seçimden daha güçlü çıkıyor. O yüzden ben de Mavi Defter’deki ilk yazımda Mart ayındaki yasama organı seçimlerini değerlendirirken “Petro başkanlık seçimini bu yıl kazanamasa bile büyük ihtimalle 2026’da Kolombiya’da solun iktidara geleceğini” öngörebileceğimizi söylemiştim.
Petro üç hafta sonra seçimleri kazanabilir fakat 29 Mayıs akşamı itibariyle kazanamama ihtimalinin daha güçlü olduğunu görüyorum. Seçimi kazansa da kazanamasa da Kolombiya’da bugüne dek yürüttüğü mücadeleyi yürütmeye devam edeceğini, her iki durumda da önümüzdeki yıllarda karşısına büyük engeller çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bugünden seçimi “büyük farkla” kazanacağı beklentisini yaratıp seçimi kazanamadığı takdirde bütün mücadeleyi değersizleştirecek bir tutum almanın sol siyasetlere uygun olmadığını, dahası böylesi bir tutumun sol aktörlerin seçimle kurdukları ilişkiye pek kafa yorulmadığına işaret edeceğini düşünüyorum. Bu konuyu ileride detaylıca dönmek üzere bir kenara bırakarak, geçen yılın Mayıs ayında Kolombiya’daki eylemlere dair Yeni Özgür Politika gazetesine verdiğim söyleşiden bir alıntıyla bu yazıyı bitireceğim:
“Duque Hükümeti’nin büyük sermayenin, kolluk güçlerinin, paramiliter örgütlerin ve bölgenin en belirleyici siyasal aktörü olan ABD’nin desteklediği bir hükümet olduğunu belirten Tutkal, son olarak şunları söyledi: ‘Hükümetin toprak sahipleriyle arası iyi, çok uluslu şirketlerle de arası iyi. Şu noktada devrilmeyeceklerdir. 2022 yılındaki seçimlerden umutlu olanlar var, o konuda net bir şey söylemek için erken sanıyorum. Tarihi boyunca sol bir adayın başkanlığını görmemiş olan Kolombiya’da bu kadar kısa bir sürede seçim yoluyla gerçekleşecek radikal bir değişim de beni şaşırtır açıkçası. Ama zaten bu meselelere bu kadar kısa dönemli bakmamak gerektiğini düşünüyorum. Bugün eylemciler büyük kazanımlar elde ediyor.’
Ücretsiz eğitim, ücretsiz sağlık, iyileştirilmiş çalışma koşulları için ve ırkçılık ile yolsuzluğa karşı mücadelenin taleplerinin her geçen gün daha da kitleselleştiğini belirten Tutkal, devam etti: ‘Halk örgütleniyor, bir direniş birikimi oluşuyor. Bu birikim sonuç verecektir. Bu mücadeleyi araçsallaştırmamak gerekiyor… Halklar birkaç yılda köleleştirilmediği gibi birkaç yılda da özgürleşemiyorlar; bunun altyapısının hazırlanması gerekiyor. Kolombiya’daki eylemciler yıllardır tam da bunu yapıyorlar.’”