Putin’in oligarklarla hesaplaşması aslında öncelikle muhalif siyasetle bağlarının kesilerek inşa edilecek yeni iktidarın altını oymalarını önleme, 2004’teki toplantının ardından yerini sağlamlaştıran iktidarın yanında konumlanmalarını sağlamaya dayanır.


MÜHDAN SAĞLAM

Moskova için güneşli bir 28 Temmuz. Şehir kışın kasvetini üstünden atalı çok olmuş, hatta bir anlamda yeni kışa da hazırlanıyor. Ancak hummalı hazırlık sadece Moskova şehriyle sınırlı değil, şehre karakterini veren sarayda önemli bir buluşma var. Kremlin’de konuşlanmış devasa bir masa dikkat çekiyor. Masanın başında Kremlin sarayına alışmaya çalışan ancak sahiplik konusunda pek sıkıntı yaşamayacağı belli bir insan göze ilişiyor. Mimiklerinden ne düşündüğünü anlamak zor, yaptığı iş gereği mimiksizlik onun önceliği. Artık eski işini yapmayan bu insan masanın diğer tarafındaki 21 kişiye işlerin eskisi gibi gitmeyeceğini söylemekten de mesul. Mesuliyet bir zorunluluktan ziyade mağrurlukla yerine getiriliyor. Mimiksiz yüzün sahibi küresel politikada adını bilmeyenin pek az olduğu bir figüre dönüşecek, masanın diğer tarafındakilerinse bir kısmı artık Rusya’ya da yaşamayacak.

2000’deki bu buluşmada da 2022’de de masasıyla dikkat çeken bu isim Vladimir Vladimiroviç Putin’den başkası değil. Karşısında oturanlarsa 2000’deki seçim kampanyasında “sermaye etkisini iktidara dayatanlar bir sınıf gibi davranmaktan vazgeçsinler” diyerek hedefine koyduğu Rusya’nın önde gelen 21 oligarkı.

Putin’in Masası: Yeni Devlet ve Oligarklar

Çiçeği burnunda başkan, yeni Rusya diyerek yola koyulur. İlk durağıyla devletle varlıkları iç içe geçen sermaye sahiplerine bunu hatırlatmaktır. 1990’larda hepsinin özelleştirme sürecinde yoksul halklar ne olduğunu anlamaya çalışırken onların varlıklarını çalanlar olduğunu bilir. Bu onun elindeki en önemli koz olacaktır. Birileri yoksul halkın servetini çalmıştır, siyaset buna ortak olmuştur ve bugünkü siyaset başka bir şey istemekte, geçmişin günahlarını bir koza dönüştürmektedir.

Putin söz konusu toplantıda oligarklardan tek şey ister: Eğer varlıklarınıza el konulsun istemiyorsanız, siyasetten uzak durun. Bu toplantıdaki sözü dikkate almayan ve Kremlin’e muhalif olan iki isim Putin’in ve “geri döndüm” diyen devletin gazabını görecektir. Putin’i iktidara taşıyan Berezevoski de medya imparatoru Gusinski’nin de varlıklarına el konulur. Kaçmak zorunda kalırlar. Bu örnekleri görüp ders alanlar devletin alicenaplığıyla ödüllendirilir. Malını korumak için iktidara biatta sorun görmeyen Abramoviç Çukotko’ya vali olur. Ancak herkes onun kadar biata müsait değildir.

Hadarkovski Neyi Sembolize Ediyordu?

İktidara muhalefetini sürdüren ve 2008’de başkanlık seçiminde aday olacağını açıklayan Hadarkovski, en az diğer oligarklar kadar kamudan çalmış, en az onlar kadar sicili bozuktur. Ancak “siyaset yasak” sınırını geçer. Bununla da yetinmez, iktidar için kabul edilmez iki hata daha yapar.

Bunlardan ilki, ABD’nin önde gelen enerji şirketlerinden ExxonMobil’e şirketi Yukos hisselerinin yüzde 25’ini satmasıdır. Kremlin, yabancı şirket ortaklıklarına karşı değildir, ancak bu onun belirlediği sınır ve alanlarla olmalıdır. Nitekim bu girişim petrol yasası uyarınca (yüzde 20’nin üzerindeki hisse satışı onayında devlet onayı zorunluluğu) Putin tarafından veto edilir.

İkinci hata birincisinin uzantısı, ancak daha da tehlikelisidir. Yukos’un boru hatlarında tekel olan devlet şirketi Transneft yerine Çin’e petrol satmak için yeni bir boru hattı inşa etme planı. Bir anlamda Hadarkovski, dış politikada kolaylaştırıcı olarak kullanılan ve “devletin boru hattı dış politika hattıdır”  sözüne meydan okur. Bu onun için kabus dolu bir süreci başlatacaktır. Hadarkovski’nin her iki hatası da aslında Rusya ve Putin iktidarının karşı olduğu hamleler değildir. Ancak bunu yapan iktidardır ve onun dahli belirleyicidir.

Putin, yüksek lisans tezinde de sonraki açıklamalarında da enerjide özellikle devlet şirketlerinin öncelenmesini, özel şirketlerin de devletin çıkarını gözetecek şekilde hizaya sokularak hem ekonomi hem de dış politikada birer süvariye dönüşmesini ister. Nitekim Ukrayna işgalinin ardından Rosneft’in yüzde 19.75’lik hissesine sahip olan BP Rusya’dan çekildi. Yani bir yabancı enerji şirketi pek ala bir Rus şirketinin paydaşı olabiliyor. Benzer biçimde bugün Rosneft Çin’e petrol de taşıyor. Ancak Rosneft, Yukos’a el konularak büyütülmüş bir devlet şirketi ve Kremlin’in ekonomide de dış politikada da dönüşümünün simgelerinden biri. Hadarkovski’nin adımlarıysa Yeltsin dönemi Rusya’sının hamleleriydi. Elbette yeni iktidar buna sabır göstermeyecekti.

Putin’in oligarklarla hesaplaşması aslında öncelikle muhalif siyasetle bağlarının kesilerek inşa edilecek yeni iktidarın altını oymalarını önleme, 2004’teki toplantının ardından yerini sağlamlaştıran iktidarın yanında konumlanmalarını sağlamaya dayanır. Bir başka anlatımla aslında Marx’ın Louis Bonapart’ın 18 Brumairei’nde yaptığı tespit Putin için de geçerli. Nasıl ki Louis Bonapart küçük tarla sahibi sınıfın temsilcisi olarak ortaya çıkmış ve uzun vadede kapitalist sınıfla devlet arasındaki sınırı yeniden tanımlamışsa Putin de onu yapmıştır. Elbette Putin de Bonapart gibi söz konusu sınıfın karanlık geçmişi ve kapitalist kimliğinden değil, kendilerini devletle özdeşleştirmelerinden rahatsız olmuştur. Üstelik Putin’in dönüşümü devletle el ele giderken Bonapart değilse de bir başka Louis’i akla getirecek bir yükselişi getirir. Bu Louis ise “l’etat, c’est moi -devlet benim” diyen XIV Louis’den başkası değildir.

Putin bir yandan devleti dönüştürüp kendisinin başta ve merkezde olduğu bir dikey iktidar inşa ederken bir yanda da Rusya’nın kapitalist sistemi oturmaya başlayacaktır.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle beraber, NATO’ya dönük eleştirilerde bulunan bazı insanlar Putinci olmakla hatta Putin’i ve Rusya’yı sosyalist olarak düşünmekle suçlandı. Oysa aslında en çok da suçlanan bu isimler Rusya’daki kapitalist biçime kafa yoruyordu. Üstelik bunun sosyalizm olmadığını bilmek için cilt cilt literatür devirmek de gerekmiyor. Peki sosyalizm değilse Rusya ekonomisinin yaslandığı model nedir? Oligarklar bu modelde nereye oturuyor? Önümüzdeki hafta Mavi Defter’de bu soruya yanıt arayacağız.

 

Bu içeriği paylaş: