Kolombiya’da çeşitli gerilla grupları, devletin güvenlik güçleri ve paramiliter oluşumlar arasındaki çatışmalara 1970’lerin ikinci yarısında ortaya çıkan yeni bir grup silahlı aktör de dâhil olacak ve bu silahlı aktörler Kolombiya’nın uluslararası alanda en çok konuşulan örgütleri haline gelecekti: Uyuşturucu kartelleri…
SERHAT TUTKAL
1958 yılında iç savaşın sonlanmasının ardından Muhafazakâr Parti ve Liberal Parti’nin anlaşarak Ulusal Cephe hükümetini kurduklarını, bu anlaşma çerçevesinde hem Kongre’deki sandalyeleri paylaştıklarını hem de başkanın bir dönem bu iki partinin birinden bir dönemse diğerinden seçilmesini kararlaştırdıklarını, bu dönemin ilk faaliyetlerinden birinin 1953-1957 arasında ülkeyi yöneten darbeci general Gustavo Rojas Pinilla’ya siyaset cezası verilmesi olduğunu serinin önceki yazılarında anlatmıştım. Bu yazıya siyasetten çekilmek gibi bir niyeti olmadığı görülen Rojas Pinilla’ya değinerek başlayacağım.
Ulusal Halkçı İttifak (Alianza Nacional Popular – ANAPO)
Siyaset yasağı alan Rojas Pinilla 1961’de yeni bir siyasi parti kurdu, ANAPO (Ulusal Halkçı İttifak). Parti, Ulusal Cephe hükümetine karşı olan herkese açıktı. Partide emekli askerler de sosyalistler de Ulusal Cephe hükümetinden rahatsız olan liberaller ve muhafazakârlar da vardı. 1958 yılında Liberal Parti’den Alberto Lleras Camargo başkan seçilmişti, 1962’de başkanlık sırası Muhafazakâr Parti’deydi. Muhafazakârların adayı Guillermo León Valencia’nın karşısına üç rakip çıkmıştı: Liberal Parti’nin Ulusal Cephe hükümeti karşıtı kesiminin adayı Alfonso López Michelsen, Muhafazakâr Parti’den León Valencia’ya karşı olan kesimin adayı Jorge Leyva Urdaneta ve yeni kurulan ANAPO’nun adayı Gustavo Rojas Pinilla. Rojas Pinilla’nın adaylığı siyaset yasağı nedeniyle yasadışı ilan edildi, seçimi de Ulusal Cephe hükümetinin adayı León Valencia yüzde 62,3 oranında oy alarak kazandı. Aynı yıl yapılan yasama organı seçimlerinde ise ANAPO 98 üyeli Senato’ya 2 kişi, 184 üyeli Temsilciler Meclisi’ne de 6 kişi sokmayı başardı. Böylece Muhafazakâr Parti, Kongre’de 8 üye kaybetmiş oluyordu. ANAPO Kongre’deki üye sayısını 1964 yılı yasama organı seçiminden sonra 8’den 27’ye, 1966 yasama organı seçiminden sonraysa 55’e yükseltecekti.
1966 başkanlık seçiminde başkanı belirleme sırası Liberal Parti’deydi. Seçime üç aday katıldı. Liberal Parti’nin (ve Ulusal Cephe hükümetinin) adayı Carlos Lleras Restrepo, Lleras Restrepo karşıtı liberallerin adayı Alfonso López Michelsen ve ANAPO’nun adayı José Jaramillo Giraldo. Lleras Restrepo’nun yüzde 62,87 oranında oy alarak kazandığı seçimi Jaramillo Giraldo yüzde 24,77 oranında oy alarak ikinci sırada tamamladı. Darbeci generalin kurduğu ANAPO, Ulusal Cephe karşıtı yasal muhalefetin büyük çoğunluğunun merkezi haline gelmişti. Bu arada, 1967’de Yüksek Mahkeme’nin de kararı onaylamasıyla, Rojas Pinilla’nın siyaset yasağı kaldırılmıştı; bu demek oluyordu ki 1970 yılında partisinin başkan adayı olmasının önünde bir engel kalmamıştı.
19 Nisan 1970 tarihinde hem başkanlık seçimi hem de yasama organı seçimi yapıldı. Başkanlık seçimine dört aday katıldı: Muhafazakâr Parti’nin ve Ulusal Cephe hükümetinin adayı Misael Pastrana, Muhafazakâr Parti’nin küçük kesimlerinin desteklediği iki aday Belisario Betancur ve Evaristo Sourdis, son olarak da ANAPO’nun adayı Gustavo Rojas Pinilla. Dönemin Kolombiya başlanlık seçimlerinde adet olduğu üzere, oy sayımı sırasında radyo kanalları son durumu düzenli aralıklarla duyurmaktaydı. Rojas’ın 1.235.679 oyuna karşılık Pastrana’nın 1.121.958 oyu olduğu son duyurunun ardından radyo kanallarına yasak getirildi. Seçimi 1.625.025 oy alan Pastrana’nın kazandığı, Rojas’ın ise 1.561.468 oy aldığı duyuruldu. Başkanlığının çalındığını iddia eden Rojas’ın destekçileri sokağa çıktı. Kolombiya’da OHAL ilan edildi. ANAPO üyeleri sokakta polisle karşı karşıya gelmiş, yalnızca başkent Bogotá’da yaklaşık 700 kişi gözaltına alınmıştı. 25 Nisan’da eski başkan Carlos Lleras Restrepo, seçimde hile yapıldığı iddiasını sürdüren Rojas Pinilla’yla bir araya geldi. ANAPO yasama organı seçiminde 109 üye çıkararak 95 üyeli Muhafazakâr Parti’yi geride bırakmış ve Kongre’nin ikinci büyük partisi olmuştu. Muhafazakâr Parti hükümeti kabul edildi. Bu gelişme ANAPO için sonun başlangıcı oldu, 1974 yasama organı seçimi sonrasında üye sayısı 109’dan 22’ye düşecekti. 19 Nisan’da hile yapıldığını düşünen Ulusal Cephe muhalifleri hayal kırıklığına uğramışlardı. Fakat bir dönemin antikomünist darbeci generaline karşı yapılan seçim hileleri beklenmedik bir siyasal hareketin doğmasına yol açacaktı. Kolombiya’da seçim yoluyla hükümetin değiştirilemeyeceği dolayısıyla silahlı mücadeleyi savunan 19 Nisan Hareketi (Movimiento 19 de abril) adını 1970 başkanlık seçiminin yapıldığı tarihten alıyordu. İçinde çok sayıda ANAPO üyesini de barındıran örgüt kısaca M-19 olarak biliniyor. Önümüzdeki 2022 Kolombiya başkanlık seçiminin sol adayı Gustavo Petro’nun eski militanı olmasıyla tekrar gündeme gelen şehir gerillası M-19, uzunca bir dönem Kolombiya siyasetinin en güçlü aktörlerinden olacaktı.
1974 yılında Ulusal Cephe hükümeti resmi olarak sonlansa da iki partili sistem devam etmekteydi. 1974 başkanlık seçimini Liberal Parti adayı Alfonso López Michelsen yüzde 56,3 oranında oy alarak kazanmış, Muhafazakâr Parti adayı Álvaro Gómez Hurtado yüzde 31,4 oranında oy alarak seçimi ikinci sırada tamamlamıştı. ANAPO’nun adayı olarak seçime giren María Eugenia Rojas (Gustavo Rojas’ın kızı) yalnızca yüzde 9,5 oranında oy alabilirken komünist Ulusal Muhalefet Birliği’nin (Unión Nacional de Oposición – UNO) adayı Hernando Echeverry Mejia yüzde 2,7 oranında oy almıştı.
19 Nisan Hareketi (M-19)
1974’ün Ocak ayında yayınlanan bildirisinde M-19 mücadelesinin ABD emperyalizmine, ulusal oligarşiye ve yüksek rütbeli asker ve din görevlilerine karşı olduğunu duyurmuştu. Bu bildiride Amerika halklarının (Latin Amerika’da “Amerika” ibaresi her zaman kıtaya yönelik olarak kullanılır, hiçbir zaman ABD’yi kastederek kullanılmaz) birliğini savunan Bolívarcı bir pozisyon benimsenmişti. M-19’nin kuruluşunda, sonradan Uruguay devlet başkanı olacak olan José Mujica’nın da üyelerinden olduğu Tupamarolar (MLN-T) isimli şehir gerillası örgütün büyük etkisi olmuştu. İki örgütün de üyelerinin önemli kısmını üniversite eğitimi almış orta sınıftan insanlar oluşturuyordu.
M-19, kuruluşundan itibaren Kolombiya basınında en çok konuşulan gerilla örgütü oldu. Bu durum bilinçli bir stratejinin sonucuydu. M-19 basında ses getirecek eylemleri hedefliyor, bu şekilde kendinden söz ettirmeye çalışıyordu. Kuruluş eylemi olarak gerçekleştirilen Simon Bolívar’ın kılıcının çalınması eylemi M-19’nin medya popülerliğinin başlangıcı olmuştu. “El Turco” kod adlı (çoğunluğu Lübnanlı ve Suriyeli Araplardan oluşan Osmanlı göçmenleri çoğu Latin Amerika ülkesinde “turcos” şeklinde anılır) Álvaro Fayad’ın liderliğinde gerçekleşen operasyon sonucu Quinta de Bolívar Müzesi’nden Bolívar’ın kılıcını çalmayı başaran örgüt kuruluşunu bu şekilde duyurarak İspanyol sömürgecilere karşı bağımsızlık mücadelesi veren Bolívar ile kendi mücadeleleri arasında bir ilişki kurmayı hedeflemişti. M-19 ile imzalanan barış anlaşmasından sonra 1991 yılında Kolombiya Devleti’ne iade edilecek olan kılıcı çalan Fayad, Kolombiya Ulusal Üniversitesi psikoloji mezunu olan, Kolombiya’da dönemin alışılan kır gerillalarından farklı profile sahip biriydi. Bolívar’ın kılıcının çalınması M-19’nin tek ses getiren eylemi olmayacak, M-19 örgütü 1975-1990 arası döneme damgasını vuracak çeşitli eylemleri birbiri ardına gerçekleştirecekti.
1970-1975 arası gerilla faaliyetleri
İçinde bulunduğu askeri ve siyasal krizden çıkmak amacıyla 1971 yılında dördüncü konferansını düzenleyen FARC için 70’lerin ilk yarısı da zorlu geçmişti. 1970, FARC’ın en düşük sayıda eylem düzenlediği yıllardan biriydi. Aynı yıl düzenlenen silahlı eylem sayılarına baktığımızda EPL’nin FARC’ın 3 katı kadar, ELN’nin ise FARC’ın yaklaşık 5 katı sayıda askeri eylem düzenlediğini görmekteyiz. 1975 yılında dek her sene ELN, FARC’tan çok daha fazla sayıda silahlı eylem düzenleyecek, EPL ile FARC’ın silahlı eylem sayılarıysa birbirine yakın olacaktı. 1970 yılından 1975’e dek yalnızca bir kişiyi (1970’te) kaçıran ve fidye olarak 150.000 peso alan FARC sadece 1975 yılında aralarında Hollandalı bir diplomatın da bulunduğu dört kişiyi kaçıracak, kaçırdığı üç Kolombiyalı toprak sahibiniyse toplamda 8 milyon peso karşılığında serbest bırakacaktı. Büyük toprak sahiplerini ve zengin iş insanlarını kaçırarak fidye karşılığında serbest bırakmak uzun sayılabilecek bir dönem boyunca Kolombiyalı gerilla gruplarının temel finansal kaynağını oluşturacaktı.
FARC’ın tarım işçilerinin çalışma koşullarını iyileştirmeye yönelik girişimleri 70’lerin ilk yarısında da devam etmişti. Örneğin, FARC’ın 5. Cephesi 1975 yılında Urabá bölgesindeki büyük toprak sahiplerine yönelik bir açık mektup yayınlamıştı. Mektupta toprak sahiplerinin tarım işçilerine ödedikleri ücretin günlük 40 pesoyu geçmediği ve bu ücretin yetersiz olduğu, günlük asgari ücretin 60 pesoya yükseltilmesi gerektiği belirtilmişti. Bunun yanısıra, aralarında kendi ürettikleri ürünü para ödeyerek satın almalarının mantıksız olduğu gerekçesiyle tarım işçilerine gıda ürünlerinin ücretsiz verilmesinin ve tarım işçilerinin sağlık giderlerinin karşılanmasının da bulunduğu çeşitli talepler de açık mektupta yer almaktaydı.
70’lerin başlarında FARC’a kıyasla daha çok dikkat çeken ELN cephesinde de savaş gittikçe şiddetlenmekteydi. Kolombiya ordusu 1973’te ELN’ye yönelik Anorí Operasyonu’nu başlatmıştı. 7 Ağustos-18 Ekim tarihleri arasında Antioquia bölgesinde düzenlenen operasyon ELN için o kadar yıkıcı olmuştu ki dönemin başkanı Misael Pastrana Borrero artık ELN’nin tamamen yıkıldığını iddia etmişti. 1973 yılında 270 üyesi olduğu söylenen ELN’nin operasyonun ardından yalnızca 70 militanı kaldığı göz önüne alındığında operasyonun ELN kadroları üzerindeki etkisi anlaşılabilir. Anorí Operasyonu, ELN lideri Fabio Vásquez Castaño’ya yönelik örgüt içi tepkileri artırmış ve Vásquez Castaño’nun liderliği bırakarak Küba’ya kaçmasına sebep olmuştur. Her ne kadar ELN güçten düşmekte olsa da Anorí Operasyonu’nun komutanı General Ramon Arturo Rincón Quiñones’i 9 Eylül 1975 tarihinde başkent Bogotá’da öldürerek henüz ortadan kalkmadığını göstermişti.
FARC’ın ve ELN’nin 70’lerin ilk yarısında ciddi kayıplar verdiği, 1972’de iç karışıklık yaşayan Maoist EPL’den de üç farklı grubun ayrıldığı ve örgütün komutanı Libardo Mora Toro’nun 1971’de, yerine gelen komutan Pedro León Arboleda’nın da 1976’da Kolombiya ordusu tarafından öldürüldükleri düşünüldüğünde dönemin Kolombiya kır gerillaları için oldukça yıkıcı geçtiği görülebilir. Bu dönemde kurulan şehir gerillası M-19 yükselişe geçecek ve Kolombiya gündeminin en belirleyici aktörlerinden olacaktır. Kolombiya’da çeşitli gerilla grupları, devletin güvenlik güçleri ve paramiliter oluşumlar arasındaki çatışmalara 1970’lerin ikinci yarısında ortaya çıkan yeni bir grup silahlı aktör de dahil olacak ve bu silahlı aktörler Kolombiya’nın uluslararası alanda en çok konuşulan örgütleri haline gelecek. Uyuşturucu kartelleri olarak bilinen bu örgütlerden 1976 yılının Mayıs ayında üzerinde 18 kilogram beyaz tozla yakalanarak tutuklanan Pablo Escobar’ın liderliğindeki Medellin Karteli başta olmak üzere birçoğu Kolombiya’da şiddetin ülke tarihinde görülmemiş boyutlara ulaşmasına sebep olacaklar.
RESİM: “Pablo Escobar’ın Ölümü”, Fernando Botero, Museo de Antioquia, CC BY-NC-ND 2.0