Viyana İktisat ve İşletme Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Joachim Becker, uluslararası iktisat ve kalkınma alanında Doğu Avrupa ve bölgesel bütünleşme üzerine çalışmalarıyla tanınıyor. Macaristan seçimlerini yerinde gözlemleyen Becker’den süreci değerlendirmesini, Fidesz ve muhalefetin kampanyalarını yorumlamasını ve karşılaştırmalı bir perspektiften Macaristan’ı anlatmasını istedik.


 

Ümit Akçay: Davetimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler. Macaristan’da yakın dönemdeki politika tercihleriyle başlayalım. Orbán’ın sosyal politikaları, örneğin reel ücret artışları, fiyat kontrolleri, istihdam programları ve sosyal yardım programları seçimi kazanmasında ne kadar etkililerdi?

Joachim Becker: Fidesz en başında doğrudan geçimi ilgilendiren asgari ücretin yüzde 20 artırılması, her yıl ekstra bir emekli maaşı ve temel gıda ürünleri ve akaryakıt gibi seçilmiş bazı ürünlerde fiyat kontrollerini seçim kampanyasının ana unsurları haline getirdi. Bu konular muhalefeti görünür biçimde kontrpiyede bıraktı. Altı partiden oluşan muhalefet ittifakı oldukça heterojendi. Ekonomi politikaları bakımından neoliberal görüş ittifakta hakimdi. Muhalefet asgari ücret artışını tamamıyla benimseyemedi. Muhalefete yakın iktisatçılar bunun yüksek enflasyona yol açacağını ve bir ücret-enflasyon spiralini harekete geçireceğini söylediler. Macaristan’da enflasyon Şubat 2022’de yüzde 8.4’e yükseldi, ancak iklim değişiminin tarımsal ürün fiyatlarına etkisi, enerji kaynaklarında değişim ve Covid-19 pandemisinde tedarik darboğazları ve şimdi de Ukrayna’daki savaş nedeniyle enflasyon daha ziyade yapısal bir nitelik arz ediyor. Fiyat kontrolü sürücülerin akaryakıt masrafını görünür bir şekilde azalttı. Fidesz hükümeti aynı zamanda Rusya’dan daha ucuza gaz temin etti ancak bu anlaşmalar AB’nin yaptırım tehdidi altında. Macar hükümeti açık bir şekilde enerji alanında daha fazla AB yaptırımına karşı çıkıyor.

Daha genel olarak Fidesz’in sosyal politikaları, orta sınıfa yönelik oldukça cömert milliyetçi muhafazakâr “aile yardımları” ile halk kesimleri için neoliberal çalışma refahı politikalarının bir karışımı. Sağlık ve eğitime yapısal biçimde az kaynak ayrılıyor. Macaristan AB’de görece yüksek Covid-19 ölüm oranlarından nasibini aldı. Bu durum, muhalefet açısından önemli bir konu olabilirdi. Ancak sağlık politikası önerilerini kaleme alanlar liberal uzmanlardı. Sağlık hizmetlerinde özel sektörün güçlenmesi, önerilerinin bir parçasıydı. Bu ise hiç de rağbet görmeyen bir teklif ve Fidesz bu alanda karşı saldırıya geçebildi. Diğer konularda muhalefet halk kesimlerinin yararına sosyal politikalarda sınırlı düzeltmeler önerdi.

 

Ali Rıza Güngen: Rusya’nın işgal girişimi partilerin seçim kampanyasındaki söylemlerini biçimlendirdi mi?

JB: Kayda değer bir etkisi oldu. Başlangıçta bu, Fidesz’in rahat olmadığı bir alandı. AB ülkeleri arasında Rusya’da Putin rejimiyle en yakın ilişkiye sahip olan yönetim Fidesz hükümeti idi. Ukrayna hükümeti ile ilişkiler de son derece gergindi. Ancak Fidesz savaşa vereceği yanıt konusunda bir yol bulabildi. Rusya’nın işgalini kınadı ve Rusya’ya o ana kadar olan yaptırımları kabul etti. Aynı zamanda Başbakan Viktor Orbán Macaristan’ı çatışmanın dışında tutmak için elinden geleni yapacağının altını çizdi. Bu nedenle Macaristan’dan Ukrayna’ya silah taşınmasına izin verilmeyecek. Fidesz seçimlerde oldukça etkili şu sloganı kullandı: “Barış ve güvenlik”. Muhalif ittifak için savaş karşısındaki konumlarını tarif etmek kolay değildi. Muhalefet lideri Péter Márki-Zay NATO kararlarına nasıl tepki vereceğine dönük bir soruya onlara bağlı kalacağı yanıtı verdi. Bu yanıt Fidesz tarafından muhalefeti savaş taraftarı olarak göstermek için kullanıldı. Çoğu Macar, ülkelerinin çatışmaya girmesini istemiyor. Fidesz bilhassa Kuzeydoğuda Ukrayna sınırına yakın yerlerde güçlü destek buldu.

 

ARG: Macaristan’da seçimleri sadece Macar medyasından takip etmediniz, aynı zamanda seçim kampanyası sırasında ülkeyi ziyaret ettiniz. 2019’da muhalefetin kazandığı belediyelerle Orbán’ı destekleyen kentler arasında ne gibi çarpıcı farklar vardı?

JB: Macaristan’ın batısındaki kent ve kasabaları ziyaret ettim. Muhalefetin afişleri pek ortalarda yokken, her yerde Fidesz posterleri vardı. İki kamp arasındaki dengesizlik özellikle taşrada çok görünürdü. Fidesz’in örgütsel bir varlığı mevcut. Hükümet ettiği uzun süre boyunca Fidesz aynı zamanda partiye yakın sivil toplum örgütleri inşa etti. Taşranın ve küçük kasabaların “liberal” başkent Budapeşte’ye karşı ideolojik antagonizmasını harekete geçirdiler. Muhalefet taşrada pek varlık göstermedi. Muhalefetin sağ açığı Jobbik bu duruma kısmen istisna teşkil ediyor. Milliyetçi muhafazakâr bir çizgiye geçmiş eski faşist bir oluşum olan Jobbik’in kökü kırsal bölgelerde.

Bölge gazetelerini Fidesz kontrol ediyor. Devlet TV’si Fidesz’in sözcüsü. Devlet TV’si ve radyo haberlerinde muhalefetten nadiren bahsedildi. İktidar partisi medyanın yaklaşık yüzde 80’ini kontrol etmeyi başardı. Bağımsız medya sadece sınırlı bir kesime ulaşıyor. Büyük oranda iyi eğitim almış kesimlere sesleniyorlar. Medya denetimi yanı sıra Fidesz seçimler için büyük kaynakları harekete geçirebildi ve ayrıca devlet kaynaklarından dolaylı olarak faydalanabildi. Hükümetin ilanları Fidesz propagandasından pek ayrılabilir değildi. Bu nedenle ortada muazzam derecede eşitsiz bir yarış vardı.

 

ÜA: Liberal muhalefetin seçim stratejisinin Orban’ın zaferindeki payı nedir? Farklı bir yaklaşım sergileyebileceklerini düşünüyor musunuz?

JB: Öncelikle muhalefet ittifakının oldukça heterojen olduğunu belirtmek isterim. Mevcut seçim yasası uyarınca muhalefetin ancak bir blok oluşturursa şansı vardı. Bu blokta altı parti mevcuttu: liberal Momentum, (sol) liberal DK (Demokratik Koalisyon), güçlü bir şekilde neoliberal eğilimler barındıran Sosyalist Parti, yeşil liberal LMP (Macaristan’ın Yeşil Partisi), sosyal-liberal/yeşil Párbeszéd ve milliyetçi-muhafazakâr Jobbik. Muhalefet ittifak oluşturmada ilk deneyimini geçtiğimiz yerel seçimlerde zaten edinmişti. Görece başarılı olan bu deneyimin üzerinden yol aldılar. Muhalefetin başbakan adayı ve seçim bölgelerindeki adaylar için ön seçimler örgütlediler. Ön seçimlerin muhalefet güçlerini harekete geçirmede bir etkisi oldu. Macaristan’ın karma seçim sistemi nedeniyle muhalefetin aynı zamanda alınan oya oranla dağıtılan vekillikler için ulusal bir liste de oluşturması gerekliydi. Bu listeyi dengeli bir şekilde çıkardılar. Bu bağlamda muhalefet iyi bir iş çıkardı. Ancak ortak programa sahip bir platform oluşturmak zaman aldı. Ortak kesen Fidesz ve Orbán’dan kurtulma isteğiydi. Ancak Budapeşte belediye başkanı Gergely Karácsony’nin (Párbeszéd) söylediği üzere bu yeterli değildi.

Somut olarak muhalefet Fidesz’i bir parti devleti kurmakla, parti etrafında güçlü klientalist bir ağ oluşturmakla ve Rusya ve Çin’le yakın ilişkiler kurmakla eleştirdi. Katolik bir neoliberal olan muhalefet lideri Péter Márki-Zay siyaset dışılaştırılmış teknokratik bir devlet vizyonu formüle etti.  Muhalefete yakın iktisatçılar ulus ötesi sermaye için adalet talep ettiler. Bu ortodoks iktisadi düşünce doğrultusunda muhalefet Avro’ya hızla geçilmesini destekledi. Yolsuz Fidesz’in ihale süreçlerinin ve hukuk devleti bakımından sorunların AB fonlarına erişimi tehlikeye atacağı uyarısında bulundu. Bu bakış geç 1990’lar erken 2000’lerin neoliberal vizyonu. Bu yaklaşım iyi eğitim görmüş orta sınıflarda, özellikle başkent Budapeşte’de karşılığını buluyor. Muhalefet toplumun geniş kesimlerinin bu vizyondan hiç de hazzetmediklerini anlamadı. Dayanışma ve dağıtım meselelerinin yeterince vurgulanmadığını söyleyenler sadece sola daha açık muhalefet partilerinden azınlıkta kalan seslerdi. Karácony, muhalefetin elitist kaldığını söyledi.

Aslında muhalefet ittifakı büyük oranda oy kaybına uğradı. 2018’de daha liberal partiler toplamda 1.6 milyon oy almışlardı. Jobbik de 1.1 milyon seçmenin desteğini görmüştü. Bu toplamda 2.7 milyon oy eder. 2022’de ortak muhalefet listesi (liberaller ve Jobbik) sadece 1.8 milyon oy alabildi (yüzde 34.6). Ilımlı milliyetçi-muhafazakâr bir konuma kaymasıyla Jobbik seçmenlerinin çoğunu kaybetti. Bunlar ya Fidesz’e oy verdiler ya da Jobbik’ten ayrılmış aşırı sağda Mi Hazánk’a (yüzde 6.1). Bu nedenle muhalefet bir tarafta liberaller ve milliyetçi muhafazakâr güçler, diğer yanda aşırı sağ kanat olmak üzere ikiye ayrıldı. Tekil seçim bölgelerindeki büyük başarısı Fidesz’e oyların yüzde 53.7’siyle parlamentoda üçte iki çoğunluk sağladı.

Parlamentoda üçte iki çoğunluk ve devlet aygıtını bütünüyle denetleme Fidesz’in içerideki siyasal gücünü neredeyse dizginsiz kılıyor. Ancak Fidesz hükümeti AB’de daha yalıtılmış durumda. Avrupa Komisyonu şimdiden hukuk devleti gereklerini yerine getirmeme gerekçesiyle fonları donduracak mekanizmayı faal hale getireceğini açıkladı. Uluslararası ekonomik bağlam da daha istikrarsız. Bu, Fidesz’in ekonomi politikası seçeneklerini sınırlayacak.

 

ARG: Macaristan Merkez Bankası son yıllarda bir kalkınma bankası gibi davranmaya başladı ve Covid-19 kredilerinin önde gelen faydalanıcıları da küçük ve orta ölçekli işletmelerdi. Macaristan’ın Visegrád grubundaki diğer ülkelerden bu bağlamda ayrıştığını düşünüyor musunuz ya da bu tepki onlarınkine benzer miydi?

JB: Macaristan ve Polonya’da hükümetler kalkınma bankacılığının rolünü küresel finansal krizden bu yana vurguladılar. Aslında Polonya’da liberal PO’nun (Sivil Platform) yönetim kademeleri kalkınma bankacılığının güçlendirilmesi gerektiğini teslim etmişlerdi. Bu nedenle siyaset değişikliği kısmen heterodoks bir konumdaki milliyetçi partilerle sınırlı değil. Polonya’da ulusal sermayenin konumu diğer Visegrád ülkelerine göre daha güçlü. Mevcut PiS (Hukuk ve Adalet Partisi) yönetimi açıkça ulusal sermayeyi güçlendirmeyi hedefliyor. Macaristan’da Fidesz 2010’da iktidara gelmeden önce ulusal sermayenin konumu zayıftı. Fidesz’in ulusal sermaye inşa etme çabaları daha fazla içe dönük sektörlere (hizmetler ve inşaat) odaklandı. Kredi programları dışında kamu ihaleleri de ulusal sermayeyi desteklemenin yolu idi. İhaleler daha ziyade iktidar partisine yakın iş çevrelerine verildi. İhracatçı imalat sanayiinde Fidesz hükümeti ulus ötesi sermayeye dayanmaya devam etti. Yabancı yatırımcılar için cömert teşvik programları temin ediyorlar. Ekonomik milliyetçilikleri daha seçici.

Çek Cumhuriyeti ve Slovakya’da kalkınma bankacılığı üzerine vurgu daha az. Bu nedenle Visegrád ülkeleri arasında bu alanda farklar mevcut.

 

ÜA: Bugünkü Orban rejimini nasıl tanımlarsınız? Macaristan, Polonya, Türkiye ve Hindistan gibi ülkelerde devlet-piyasa ilişkilerini tarif etmek için kullanılan birbirleriyle rekabet halinde bazı kavramlar mevcut (örn. Devlet kapitalizmi, neoliberal devletçilik, otoriter post-neoliberalizm). Bu kavramsal tartışma hakkındaki görüşünüz nedir?

JB: Bana göre Fidesz’in projesi milliyetçi-muhafazakâr ve neoliberal unsurların bir karışımı. Devlet projesi oldukça milliyetçi-muhafazakâr. Sağ temelli bir yeniden siyasallaştırma öngörüyor. Fidesz seçim zaferlerini devleti kendi emelleri doğrultusunda biçimlendirmek için milliyetçi güçlere verilmiş çok güçlü bir yetki olarak değerlendiriyor. Fidesz bir parti devleti inşa etti. Parti, devlet aygıtları üzerinde denetim sağladı. Güçler ayrılığı ortadan kalktı. Fidesz gayri-ulusal olarak değerlendirdiği güçlerin meşru olmadıklarını düşünüyor. Bu nedenle yeniden siyasallaştırma dışlayıcı bir özellik gösteriyor. İktisat politikası ulusal sermayeyi desteklediği ve kalkınmacı unsurlar barındırdığı kadarıyla milliyetçi-muhafazakâr. Sosyal politika alanında aile yardımları geleneksel cinsiyet rollerini onarmayı hedefledikleri için oldukça muhafazakâr. Ancak Fidesz’in projesi aynı zamanda neoliberal unsurlar barındırıyor. İktisat politikası alanında düşük kurumlar vergisi ve sabit gelir vergisi neoliberal ders kitabından çıkmış gibi. İmalat sanayii ihracatında doğrudan yabancı yatırımların teşviki de neoliberal olarak görülebilir. Birçok sosyal politika alanında sert çalışma refahı politikaları da neoliberalizmle paralel. Yabancı imalat sermayesine teşvik sağlama amacıyla eksiksiz bir uyum sergiliyorlar.

Sorunuzdaki diğer ülkelerde ulusal muhafazakâr ve neoliberal unsurların farklı karışımlarını bulabilirsiniz. Bu rejimler artık layıkıyla neoliberal olarak tanımlanamazlar, ancak neoliberalizmden bütünüyle kopmuş da değiller.

 

 

çeviren: Ali Rıza Güngen

Joachim Becker’in fotoğrafı: Lefteast.org

Görsel fotoğrafı: “Viktor Orbán“, European People’s Party

Bu içeriği paylaş: